23 Temmuz 2011 Cumartesi

DEDEME FENERBAHÇE’SİNİ GERİ VERİN!




85 yaşında bir yaşlı kurt. Yılların yorgunluğu, görmüş geçirmişliği, bıkkınlıkları, mutlulukları, sevinçleri, hüzünleri var ak saçlarının her telinde, yüzündeki derin çizgilerde... Anılarını anlatırken mutlulukla gözlerinin hep parladığı kelimelerin coştuğu belki de manasız kaldığı hayatta en büyük zevklerinden biri sarı lacivertli, çubuklu formasıyla boy gösteren takımı. Torunun sırf kendi takımını tutsun diye aldığı hediyeler, Beşiktaşlı damadıyla girdiği iddialar, maç günü hazırlıkları… Şampiyonluklarda ki kutlayışları, olamayınca ”ne yapalım bu seferlik de böyle olsun” diyip kabullenişler…

Torunu sarı kırmızıya gönül verince gönül koymuş ama hiç kötülememiş rakibi, hatta sırf mutlu olsun torunu ağlamasın artık diye tuttuğu gibi elinden aldırmış soluğu Avrupa yakasının mabedinde… 2000 yılının 17 Mayıs günü şuurunu kaybeden torununu arayıp da beraber mutluluk çığlıkları atan da yaşlı kurt 6 gol attıktan sonra takımı bir çırpıda telefona koşup torununa takılan da aynı yaşlı kurt. Pazar günlerini ibadet gibi takımına ayırıp bütün spor programlarını izleyip yorumculara kızanda, hay senin ağzına sağlık diyen de o…


Ama 3-4 senedir eskisi gibi değil ne şampiyonluklardan sonra arıyor, ne de sarı kırmızıyı yenince takımı… Pazar günleri artık spor programları yerine dizileri var takip ettiği. Sadece maç sonucunu göz ucuyla bakıp yakalarsa özetlerde izliyor golleri. Eskisi gibi keşke şu takımdaki sol açığı alsak nasıl faydalı olur diyip oyuncu da beğenmiyor. Yaşlıktan mı acaba derken kumandası La Liga’ya, Bundesliga’yı gösteriyor aralıksız ama iş kendi ligine gelince kumandası otomatik şekilde zaplıyor...


Bugünlerde yüzü daha da düştü her saat başı dinlediği Ajansları bile dinlemez oldu. Dinlediğinde de o meşhur küfürlerini bonkörce savurdu bu kulübü bu hale getiren yöneticilere, onlara arka çıkan taraftarlara. Tepkileri o kadar farklıydı ki çevremde ki Fenerlilerden. “Biz yaptıysak ya siz demiyordu” “ en büyük biziz sizi ezeriz geçeriz” demiyordu,” En büyük başkan “ demiyordu. Tek sorduğu soru Şike yapmadım diyebiliyor musunuz o kadar konuşmalara haa söyleyebiliyor musunuz” diye kendi takımına, yöneticilere soruyordu. Ben sevdiğimde bu takımı temizdi en azından oyun sadece sahadaydı diye sitem ediyordu bu hale getirenlere… Evet dede 80 yıl önce köprünün altından çok sular akmadan önce…


Sonra bana kızıyordu” fanatiklik herkesin gözünü kör etmiş söyle senin torunun rakibi tutsa sırf o mutlu olsun diye onunla maça gidip bayrak sallar mısın, şampiyonluk turu atıp ortak olabilir misin onun sevincine? “ O sordukça kaçamak cevap verip soruları şaka yollu geçiştirmeye başladıkça daha da kızıyordu. Taraftarlık ne zaman barbarlık oldu diye gördükleri üzerine yorum yapıyordu. Ne protesto etmeyi ne sevinmeyi biliyorsunuz birileri kırmadan . İlla sevinirken karşı tarafın canı yanacak illa üzüntünüzde karşı olacaksınız her şeye yıkıp geçeceksiniz… Ah sizin gibi gençliğe diyip küfürlerinden nasibimi alıyordum tıpkı diğer fanatiklerin aldığı gibi… “Taraftarlıkmış yaptığınız bizimkisi ney kabzımallık mı” diye söyleniyordu…


Dedem şimdi küs başta takımına, yöneticilerine, taraftarına sonra rakiplerine, taraftarına, bana… Herkesin payı var bu kirlenişte, zafere giden her yolu mubah görüşünde…


Dedem tuttuğu takımı geri istiyor verebilir miyiz ona yoksa bunamış o kurt diyip oyuna devam mı ederiz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder