11 Eylül 2010 Cumartesi

Futbol Tanrısı Ve Müridleri


Futbol...


Uğruna savaşlar çıkartan, kan döken ama sevinci hiçbir şeye benzemeyen futbol. Yaşımız ister 7 ister 70 olsun aynı hazzı başka ne verebilir? Sokakta, yolda yürürken yüzüne bakmadığımız, ortak bir şeyler paylaşamayacağımızı düşünürken adı yeten futbol. Küçükken uğruna anneden yenilen fırçalara, kırılan camlara, parçalanan dizlere rağmen, büyüyüp koca koca adamlar olup milletin, eşin dostun dırdırına bile aldırmadan koşulan gece maçları, tribün maceraları... Tılsım dedikleri bu olsa gerek.

Günümüzde artık futboldan daha çok renkler ön planda. Rakip takımın oyuncuları güzel bir hareket yaptığında onu takdir etmek yerine yuhalamak hevesini kırmak daha kolay. Hem futboldan keyif aldığımızı söyleyip hem de "biz"den olmayanı alkışlamakta bocalıyoruz. Gerçekten futbolu mu takımımızı seviyoruz sorusuna cevap verirken duraksıyoruz. Futbolu da seviyoruz ama takım ayrı bir olay diyip olayın içinden çıkıyoruz.

Başka diyarların adamları yapınca " uzaylı "bizim adamlar yapınca "şans" diyoruz. Onların futboluna saygı, bizim futbolumuza eziyet diyoruz. Oysa aynı futbol tanrısı bu topraklarda dolaşmasına rağmen. Sadece önüne engeller koyuyoruz bu topraklar kurak, bu topraklar çorak, bizim çocuklardan bir şey olmaz diye küçümsedikçe küçümsüyoruz. Futbolun güzelliklerinden daha çok çirkinliklerine kulak kabartıp onları ön plana çıkarıyoruz. Tribünleri artık stres atma yeri olarak görüp futbol izlemekten daha çok içimizde ki kini, öfkeyi kusmak için kullanıyoruz.

Ey sen futbol müridi senin safın neresi, renklerin kör ettiği yerden mi yoksa futbolun güzellikleri tarafından mı bakıyorsun futbol tanrısına?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder