14 Ağustos 2010 Cumartesi

Kırmızı Giyerken Beyaz


Şehir Beyazı Giymiş
Kadın Kırmızıyı
Şehir Kırmızıya Bürünmüş
Kadın Beyaza


Gündüzleri topuklu ayakkabılarıyla plazalarda, geceleri yalın ayak evinde siyah ve beyazı yaşamaya alışmış kadın... Gündüzleri emirler yagdırıp gövde gösterisi yaparken gücünün , geceleri duvarlara karşı  isyan ederkenki güçsüzlüğünü benimsemiş. Yaşadığı duygu med-cezirlerine  artık ne bedeni  ne de ruhu  tepki verir olmuş.
Şehrine bakmış yeniden ; ilham aldığı ,büyülendiği, kızdığı,sevdiği, nefret ettiği şehrine ... Kendi ışıkları bu kadar göz alırken neden ona sadece siyah ve beyazı verdiğini sorgulamış. Kırmızı'yı istemiş o şaşalı o gösterişli,ışıklı olan şehrinden yeni duygular,ne heyecanlar yaşamak için. Kadının sahiplendiği gibi
şehri de onu sahiplensin onu sevdiği gibi sevsin istemiş.
Şehri bonkör davranmış yine yapmış büyüklüğünü kadına...Eline bir tutam kırmızı rengi çalıp fısıldamış kulağına usulca "Benim gibi yaşa "diye...

Beyaz geçirmiş ilk üstüne yeni elbisesini..Her zamanki güçlüğüyle kazanmış siyahla girdiği savaştan...Kırmızı yüksek papuçlar hediye etmiş kadına giysin yine gücünü yasasın diye... Kadın giydiği gibi hediyesini savurmaya başlamış bütün dişiliğini. 
Yüksek topuklularıyla cevresine bakmış  küçüldükçe küçülmüş insanlar tıpkı uçaktayken yeryüzüne baktığı evler gibi. O yükseldikçe,elini uzatmaya kalktıkça daha da uzaklaşmış insanlar.Kendine denk birini çekememiş yanına.Belki de bulurum diye boy boy kırmızı topuklu ayakkabı almış, hergün birini geçirmiş ayağına ...İlk önce "yeni "pabuçlarına sonra "eski" cevresine bakmış...
Çevresine kızmış o bu kadar çok çaba sarfederken onların vurdumduymazlığı,değişmezliği ,sıradanlığı açaklardaki hayatları karşısında isyan edip yeni  çevrelerde almış soluğu,kırmızı topuklu ayakabılarıyla...

Ayakkabılarını gören bazıları yüreğini, bazıları mevkilerini, bazıları ise bedenini sunmuş kadına... Kadın girer girmez  güçlü çekmiş yanına ,kadın onun yanına gitmek için daha yüksek topuklu ayakkabılar istemiş. Yeni ayakabıları ve "Güçlü"'ye verdiği kırmızıyla yeni yerler kesfetmiş. Güçlü yükseldikçe kadında onla beraber yükselmiş hiç bilmediği yerlere... O yerlerin şaşalı ışıklarının esiri olmuş.

Elinde kalan son kırmızıyı da belinden kavrayıp onu öpenin dudaklarına çalmaya başlamış. O öptükçe kadınlıgı tadmış yeniden.Zaman,mekan farketmeksizin öpülsün o an dünya dursun istemiş kadın...

Duygularını,kendini saldıkça salmış aç geldiği evden tok cıkmanın hazzını yaşamış .Herkeslere inat "bu benim dünyam"  diyerek kulaklarını tıkayıp "gücün","gücünün","dişiliğinin","erkekliğin"  tadına bakmış doya doya...
 Şehri gibi yaşamışlıkları da büyümüş artık.
Şehri kadına,kadın şehrine benzemiş...

Beyazı giyerken kırmızı siyah demiş "vakit benim " almış kırmızıyı koynuna gitmiş bir bilinmezliğe doğru...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder